Can Yayınları’nın kurucusu Erdal Öz’ün anısını yaşatmak için ailesi tarafından her yıl düzenlenen Erdal Öz Edebiyat Ödülü, bu akşam İstanbul’da düzenlenen törenle verildi. Törene katılamayan Füruzan’ın ödülü, kızı Aslı Selçuk’a takdim edildi.
‘FÜRUZAN’IN ADINI SÖYLEYİNCE GEREKÇEYE GEREK YOK’
Ödülü vermek üzere Seçici Kurul adına Metin Celal sahneye çıktı. Celal konuşmasında, “Bildiğiniz gibi Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nün güzel özelliklerinden biri jürisinin hareketli olması. Bizim jürimizde bir jüri üyesi altı yıl görev yapıyor, altıncı yılın sonunda başkanlık görevine geliyor, bu da emekli olduğu anlamına geliyor. Onun yerine yeni bir üye görev alıyor, bunu da ödülle birlikte açıklıyoruz. Bu güzelliğin içinde de zaten gelecek yıl ben ‘Elveda’ diyeceğim. Başıma bir şey gelmezse de ödül töreninde burada olmak istiyorum. Böylece herhalde en çok ödülü veren jüri üyesi veya başkanı sıfatını da kazanmış olacağım” dedi.
Celal sözlerine şöyle devam etti: “29 Eylül’de toplandık, bir adet var biliyorsunuz, ‘Jüri, ödül gerekçesini açıklasın’ diye. Bu sene biz zaten yıllardır ödül vermek istediğimiz, içimizden geçen ama ödül şartnamesi nedeniyle -son üç yılda kitabı çıkmış bir yazara veriliyor ödül- veremedik. Öyle bir yazara ödülü takdim ediyoruz. Jüri masasında konuştuğumuz andan itibaren, oy birliğiyle tamam dedik. Gerekçeye gelince de bence adını söyleyince gerekçe söylemeye gerek yok. Zaten ayıp. Gerekçeyi hepimiz birlikte kaleme aldık. Bu sözlerin hiçbirini Füruzan için söylemeye gerek yok, ‘Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nü Füruzan’a takdim ediyoruz’ dedik, o da ‘Kabul ediyorum’ dedi. Bence bu iş bitmiştir.”
Metin Celal daha sonra ödülü takdim etmek üzere Füruzan’ın kızı Aslı Selçuk’u sahneye davet etti. Aslı Selçuk, sahnede Füruzan’ın mesajını “İyi akşamlar sevgili dostlar, Füruzan’ın metni olduğu için çok dikkatli, çok yavaş okumaya çalışacağım” diyerek okudu.
‘ERDAL’I SEVGİ DOLU TAVIRLARIYLA ÖZLÜYORUM’
Füruzan’ın mesajı şöyle: “Bugüne kadar pek çok ödül aldım ama bu ödülün bende bambaşka bir yeri oldu. Ben Erdal’ı her şeyden önce sevgi dolu tavırlarıyla özlüyorum. Onu hep bir yazar arkadaşım olarak gördüm. Daha ilk kitabım ‘Parasız Yatılı’dan itibaren edebiyatımı benimsedi, yazarlık tavrımı benimsedi, yanımda durdu. 1985 yılında ‘Kuşatma’ adlı öykü kitabım Can Yayınları’nda basılacağı zaman, kitabın son uzun öyküsü olan ‘Gül Mevsimidir’i bağımsız bir kitap olarak basmayı önermişti. Ben kitaplarımın ilk baskılarındaki düzeni hep korumuşumdur, sonradan orasını burasını değiştiren bir yazar değilim. Sadece yazım hatalarının düzeltilmesine izin vermişimdir. Oysa Erdal Öz bana ‘Gül Mevsimidir’ öyküsünün öbürlerinden apayrı bir yeri olduğunu, olağanüstü ve kusursuz bulduğunu ve başlı başına bir kitap olmayı hak ettiğini söyledi. O yılların hem kısır hem de yıpratıcı ortamında değerli bir yazar arkadaşımın yayıncı olarak bu yaptığı tekliften gurur duymuştum. Erdal’la dostluğumuzu göstermesi için bir de söyleşi yaptık ve kitaba koyduk. O söyleşi, ‘Gül Mevsimidir’in her baskısında yer aldı ve alacaktır.
Hepinizin bildiği gibi 1984’ten 1995 yılına kadar Can Yayınları’nın bir yazarıydım. Bu dönemde yazar-yayıncı ilişkimizin yanı sıra Öz Ailesi’nin sıcak dostluklarını da gördüm ve yaşadım. Sevgili Saniye ile iki kız kardeş olduk; birlikte pek çok gezimiz, anımız, neşeli günlerimiz oldu. 2006 yılında Ankara Edebiyatçılar Derneği Öykü Onur Ödülü’nü kazandığımda Saniye ve Erdal’la Ankara’ya birlikte gidip, ödülü bana Erdal’ın vermesini planlamıştık. Ama o gün geldiğinde Erdal ne yazık ki aramızda yoktu. Onun yerine ödülü Saniye’nin elinden alırken, orada, o sahnede ağlamamak için kendimizi zor tuttuk. Şimdi de benzer duygular içindeyim. Hem yazarlığınla hem de yayıncılığınla ülkemizde nitelikli edebiyatın yayılmasına büyük emekler veren değerli dostum Erdal, ne mutlu ki sevgili ailen adına yakışır biçimde, saygın bir edebiyat ödülüyle seni anıyor. Ve yine ne mutlu bana ki birlikte yürüdüğümüz edebiyat yolunun bir işareti olan bu ödülü alıyorum. Tüm dostlarımı, yazar ve yayıncı arkadaşlarımı sevgiyle selamlıyor ve kucaklıyorum.”
‘ÖNCÜLÜK ETTİ’
Başkanlığını Ömer Türkeş’in üstlendiği, Metin Celâl, Nilüfer Kuyaş, Murat Yalçın, Jale Özata Dirlikyapan, Behçet Çelik ve Faruk Duman’dan oluşan seçici kurulun kararlaştırdığı ödül gerekçesinde şu ifadeler yer aldı: “Füruzan, 1970’lerden itibaren çöken burjuva ailelerinin, yoksulluk ve yalnızlıkla boğuşan kadın ve çocukların, yabancı ortamlarda bunalan ve yurt özlemi çeken göçmenlerin dramlarına sevecenlikle yaklaştı; umutlu gelecek için emek verenlerin uğradıkları haksızlıkları ve toplumsal yaraları ele alırken kişileri derinlemesine inceledi, anlatımını ayrıntılarla besledi. Yapıtlarıyla öykünün yenilenmesine ve yaygınlaşmasına öncülük etmiş yazarların başında geldi.”