21 Şubat 2025

akpinar eğitim sitesi

Eğitim, Sağlık, Ekonomi, Teknoloji Haber Sitesi

Erdoğan bugün ‘komprador burjuvazi’ dedi! Peki AKP’nin 23 yıllık sermaye ilişkisi ne gösteriyor?

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, TÜSİAD'a yönelik başlatılan soruşturma hakkında, "Milletin kaynaklarını kerameti kendinden menkul komprador burjuvazinin zenginleşmesi için değil, tüm kesimleriyle milletin huzuru, refahı, kalkınması için kullandık" ifadelerini kullandı. Erdoğan, TÜSİAD'ın açıklamasını ise "haddini aşan bir durum" olarak nitelendirerek, 2002 öncesine işaret etti. Ancak, AKP iktidarında 23 yıl boyunca büyütülen sermaye çevrelerinin etkisi sorgulanıyor.

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AKP grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Erdoğan, TÜSİAD’a yönelik başlatılan soruşturma hakkında yaptığı açıklamada, “Milletin kaynaklarını kerameti kendinden menkul komprador burjuvazinin zenginleşmesi için değil tüm kesimleriyle milletin huzuru, refahı, kalkınması için kullandık” dedi. Erdoğan, TÜSİAD’ın açıklamasını ise “haddini aşan bir durum” olarak nitelendirerek TÜSİAD’ın 2002 öncesinde Türkiye’deki siyasi ve ekonomik yapıya işaret ettiğini iddia etti. Ancak Erdoğan’ın bu eleştirileri, iktidarının 23 yılı boyunca büyüttüğü sermaye çevrelerine dönük politikalarını akıllara getirdi.

BEŞLİ ÇETE’NİN KARNESİ

AKP iktidarı altında, devletin en büyük projeleri, yap-işlet-devret modelleri ile birlikte beşli çeteye emanet edildi. Bu şirketler, kamu kaynaklarını büyük ölçekli ihalelerle ve teşviklerle yönlendiren yapıların merkezinde yer aldı. “Beşli Çete” olarak bilinen beş şirket, 2011 ve 2024 yılları arasındaki dönemde, 104,5 milyar TL değerinde kamu ihalesi aldı. Bu ihalelerin büyük kısmı, kamuya ait karayolları, demiryolları ve altyapı projeleri gibi stratejik alanlarda yapılan projeleri kapsıyor.

İhalelere en çok katılan ve kazanan şirketler arasında Kolin İnşaat (50 ihalede 28,9 milyar TL), Makyol İnşaat (31 ihalede 21,9 milyar TL), Cengiz İnşaat (32 ihalede 18,2 milyar TL), Kalyon İnşaat (28 ihalede 24,3 milyar TL) ve Limak İnşaat (21 ihalede 11 milyar TL) yer aldı. Yalnızca bu 5 şirket, toplamda 104 milyar 513 milyon 668 bin TL’lik kamu ihalesi alarak büyük bir servet elde etti. Ancak bu projelerin çoğu, kamu kaynaklarının özel sektöre aktarıldığı yap-işlet-devret modeliyle finanse edildi.

VERGİ MUAFİYETLERİ VE TEŞVİKLERDE AYNI İSİMLER

Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) projelerinin yanı sıra bu şirketler, aynı zamanda vergiden muafiyet ve KDV istisnası gibi teşviklerden de önemli ölçüde faydalandı. 2010-2024 yılları arasında verilen teşvik belgelerinin sayısı, bu şirketlerin kazandığı ihalelerle paralel olarak arttı. Cengiz İnşaat (30 teşvik belgesi), Kolin İnşaat (36 teşvik belgesi), Makyol İnşaat (24 teşvik belgesi), Limak İnşaat (19 teşvik belgesi) ve Kalyon İnşaat (19 teşvik belgesi) gibi şirketler, yalnızca kamu ihalelerinde değil, aynı zamanda vergi muafiyeti, KDV istisnası ve diğer mali ayrıcalıklarda da öne çıktı.

ASGARİ ÜCRET İŞVERENİN TALEPLERİ DOĞRULTUSUNDA BELİRLENDİ

2025 yılı için asgari ücret görüşmelerinde, işverenlerin talepleri öne çıktı. TÜRK-İŞ’in talebi 29 bin 583 TL iken, işverenler, daha düşük bir artış önerdi. İktidar yanlısı MÜSİAD Başkanı Mahmut Asmalı, yüzde 25’in üzerindeki bir artışın doğru olmadığını ve asgari ücretin daha düşük seviyelerde tutulması gerektiğini savundu. İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç ise gelecek enflasyon hedeflerine göre bir artış yapılması gerektiğini belirtti. Tartışmaların ardından, hükümet yüzde 30’luk bir artışa karar verdi ve asgari ücret, işveren taleplerine yakın bir seviyeye çekildi. 2024 yılı enflasyonunun altında kalan bu zam, işçilerin refahının daha da geriye gitmesine ve gelir eşitsizliğinin büyümesine yol açtı.

ÖZELLEŞTİRMELER VE GELİR DAĞILIMINDAKİ ADALETSİZLİK

AKP iktidarı boyunca yapılan özelleştirmelerle kamu varlıkları satıldı. 2007’de dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, özelleştirmelerin devam edeceğini “Özelleştirmede satıyorsun, satıyorsun bitmiyor. Bu kadar komünist bir ülkeymişiz. Komünizmin ağdalısıymışız. Ulaştırma, çimento, kâğıt, şeker, her şey devlete ait. Bir berber dükkânları kalmış özel teşebbüsün elinde. Özelleştirmelere devam edeceğiz” ifadeleriyle vurgulamıştı. Bu sürecin sonunda, Türkiye’nin gelir dağılımı daha da bozuldu. Gini katsayısı(*), 2022’de 0,433’e çıkarak Avrupa’daki en yüksek seviyeyi buldu. Bu, gelir dağılımındaki eşitsizliğin giderek arttığını ve Türkiye’nin Avrupa’da gelir dağılımı eşitsizliğinde ilk sıraya yerleştiğini gösterdi.

* Gini katsayısı bir ulus ya da bir sosyal grup içerisindeki gelir eşitsizliği veya servet dengesizliğini temsil etmeyi amaçlayan bir istatistiksel dağılım ölçüsüdür.

Türkiye’nin Gini katsayısının 0,433 olması, ülkenin gelir dağılımındaki eşitsizliğin giderek arttığını ve zenginlerin daha da zenginleştiğini ortaya çıkardı. Özellikle işçilerin milli gelirden aldığı pay hızla azalırken büyük şirketlerin servetleri hızla artmaya devam etti. Türkiye, dünyada gelir eşitsizliğinde 28. sırada yer alırken, Avrupa’da ilk sırada bulunuyor.